Kişinin becerilerinden, yeteneklerinden, başarılarından şüphe duyduğu, hatta bu durumun ortaya çıkmasıyla sahtekarlığının, dolandırıcılığının ifşa olacağı ile ilgili yoğun kaygı yaşadığı bir psikolojik patern olarak karşımıza çıkan Imposter Sendromu için uygun bir Türkçe karşılık bulamadım ben de henüz diğer meslektaşlarım gibi. Sahtekarlık Sendromu diye çevrilmeye çalışsa da dilimize, Imposter Sendromu, kendisini kanıtlanmış başarıları, yeterliliklerine dair dış kanıtlar olmasına rağmen kişinin elde ettiği her ne varsa aslında hak etmediğine kalben inanıyor olması durumudur, yani kişinin kendisini sahtekarlık yapıyormuş gibi hissetmesidir.
Imposter sendromuna sahip kişiler, Imposterlar başarılarını irrasyonel bir biçimde şansa ya da çevrelerinin kendilerini olduklarından daha zeki sanmalarını sağlayarak kandırmış olmalarına bağlarlar.
Yaşanan başarı objektif kriterlerle ölçülebilir olmasına rağmen kişinin kendisini kronik bir biçimde yetersiz, beceriksiz ve insanları kandırıyor hissetme ile karakterizedir. Başarıyı içselleştirerek yetkin ve yetenekli olduğu gerçeğine inanmakta zorlanır Inmposter.
Yeni bir görev, sorumluluk almak kolaylıkla tetikleyebilir Imposter Sendromunu. Üniversiteye yeni başlayan birisinden çok başarılı bir CEO’ya kadar herkes deneyimleyebilir bu sendromu. Gerçek başarıların, becerilerin, kanıtlanmış yeteneklerin hiçbir önemli kalmaz bu durumda.
Zaman zaman kişinin kendisinden şüphe duyması yadırganacak bir durum değildir. Çoğu insan hayatının bir döneminde, örneğin önemli birisi ile tanışacağında, yeni bir işe başlarken ya da büyük bir topluluğun önünde konuşmaları gerektiğinde kendilerinden, yeteneklerinden, başarabileceklerinden şüphe duyabilir, hatta başardıklarında bunun şans eseri olduğunu düşünebilir.
Korku ve şüphe Imposterları yönlendirir. Yapılması gerekenlere yaklaşımlar farklı olabilir; o işin başında çok büyük çaba ile işe girişebileceği gibi son dakikaya kadar erteleyip yumurta kapıya gelince 7/24 çalışarak işi bitirmeye çalışır. Her iki biçimde de Imposter çok fazla enerji harcar ve her iki durumda da sonunda gelen başarının aslında sadece şans ya da tesadüf olduğuna inanır sonuna kadar.
Imposter Sendromu henüz DSM’de (Ruhsal Bozukluklarının Tanısal ve İstatistiksel Kitabı) bir bozukluk olarak kabul edilmese de hayatımızı zorlaştıran bu durumun belirtilerine bir bakalım:
• Imposter Sendromu kaygı ile ilişkilidir. Bu kişilerde genel olarak yaygın kaygı bozukluğu ve sosyal kaygı bozukluğu görülür.
• Geçmiş, şimdi ve gelecekteki deneyimler, her zerrelerine nüfus etmiş olan kendilerinden duydukları şüphe ile oluşur.
• Objektif başarılara rağmen, başarılarına ikna olmaz, sahtekâr olduklarının anlaşılacağına dair sürekli kaygı yaşarlar.
• Patronu, aile büyüğü, vb. gibi hayatlarındaki otorite figürlerinden onay bekler, başarılı olup olmadıklarının kararını onlara bırakır.
Imposter Sendromu, mükemmeliyetçilik, başarısızlık korkusu gibi kişilik özellikleri ve aile geçmişi gibi birçok faktörün sonucudur.
Çocuk eğitiminde başarıyı referans alan ailelerin çocuklarında kendisini gösterir.
Ailelerin çocuklarını yeterince desteklemediği ve aile içi çatışmaların yüksek olduğu durumlarda da çocuklarda Imposter Sendromu gelişme olasılığı yüksektir.
Imposter Sendromu’nun kökleri çocukluğa, yetiştirilme tarzına dayanır. Ebeveynler çocuklarına özdeğer nosyonu vermediklerinde, çocuklar sıklıkla onay, kabul, sevgi ve takdiri sadece başarı ile elde edebilecekleri inancını geliştirirler. Ancak başarılarının yetersiz, şansa dayalı ya da abartılmış olabileceği inancı ile onay, kabul, sevgi ve takdir mercileri tarafından sahtekarlık yapmış olduklarının anlaşılmasından korkarlar.
Hemen herkesin Imposter Sendromu yaşama ihtimali vardır. Her iki cinsiyet için de olasılık eşittir.
Siz de bir bakın bakalım, aşağıdaki cümlelerden sizin için geçerli olanlar var mı?
• Elde ettiğim başarının yanlışlıkla ya da şans eseri olduğuna inanıyorum.
• Ben yeterince iyi değilim.
• Başarılarımdan sadece kısa bir süreliğine mutlu oluyorum, o da olabilirsem.
• Sürekli olarak birilerinin yetersizliğimi fark etmesinden korkuyorum.
• Neredeyse hiç yardım istemem.
• İltifatlardan rahatsız olurum.
• Çevremdekilerin becerilerimi abarttığını düşünüyorum.
• Başkalarının benim hakkımda ne düşündüklerini fazlasıyla önemserim.
• İnsanlar, düşündükleri kadar zeki olmadığımı anlayacaklar diye kaygılanıyorum.
• Kendimi devamlı başkalarıyla kıyaslarım.
Cümlelerin büyük bir kısmı sizin için geçerliyse, siz de bir Imposter olabilirsiniz.
Imposter beceriksizliklerinin, bilgisizliklerinin ortaya çıkmasından çok korktuğu için işine başkalarına göre çok daha fazla zaman harcar. Bu da kişinin duruma çok şaşırmasına karşın başarı merdivenlerini daha da hızlı tırmanmasına ve ödüllendirilmesine yol açar. Gerçekten başarılı işler ortaya koyar, çok iyi bir performans sergiler. Ancak yine de bu başarıların kendi becerilerine, çalışmasına bağlı olduğuna bir türlü inanmaz. Bu sefer de bu başarılarını tekrar edememe korkusu nedeniyle kişi yeni meydan okumalara kulaklarını tıkar ya da mevcut konumundan ayrılır.
Normal şartlarda başarılı kişiler geldikleri yeni pozisyonlardaki yeni görevleri çok daha rahat ve özgüvenli bir biçimde hallederler. Imposter Sendromu yaşayan kişilerde ise bu durum paradoksal olarak tam tersidir. Imposter ne kadar başarılı oluşa, başarısızlık ve ifşa olma endişesi o kadar yükselir ve bir sonraki projenin tekrar başarılı olmasına dair beklenti ciddi bir baskı oluşturur. Kısacası Imposterlar hem başarıdan hem de başarısızlıktan korkarlar.
Yaşam mükemmel değildir. Hata yapmak çok normaldir.
Hataların yaşamın bir parçası olduğunu aklınızdan çıkartmayın. Hatalarınızı kabul etmeyi öğrenin. Hatalarınızdan öğrenin. Yaşam yara bere almadan, tökezlemeden, düşmeden öğrenilmez.
İnançlar gerçekliği oluşturmaz. Siz bir Imposter olduğunuza inandığınız için bir sahtekâr olmazsınız. Bu sadece sizin inancınızdır, gerçeklik değildir. İnançlarınızdan bir adım uzaklaşın, sübjektivitenizden birkaç adım mesafelenin ve objektif olarak gerçeği değerlendirmeye çalışın.
Başardıklarınız, yapabildikleriniz ile ilgili olumsuz düşünceler üşüştüğünde, bir durun, nefes alın ve bu düşüncelerin gerçekten doğru olup olmadığını rasyonel kriterlerle ölçün. Sonrasında da bu olumsuz düşüncelerin size bir faydası olup olmadığına bakın.
Her ne kadar mükemmeliyetçilik tek bir doğru yol olduğunu söylese de birçok yol hedefe ulaştırır sizi. Hedefe ulaşmanızı sağlayacak olan her etik yol iyi ve doğrudur.
Mükemmeliyetçiliğin sizi böylesine baskılamasına izin vermeyin.
Bilin ki güvensizlik konusunda yalnız değilsiniz. O kadar çok insan kendisinden şüphe eder ki. Özgüveninizi yükseltmek için neler yapacağınız konusunda destek alın.
Imposterlar başarılarını tamamen şans olarak değerlendirme eğilimindedirler. Halbuki şans başarının sadece küçük bir parçasıdır ve başarının değerini azaltmaz. Başarılarınız, becerileriniz ve çalışmanız neticesinde gelir, şans eseri değil.
Imposter Sendromu’nun birey için sonuçlarına baktığımızda; kişi başarıları ile baş etmek için çok güç harcar. Çevresindekilerin kendisini, başarılarını abarttığına inanır, ifşa edilmekten korkar. Bu süreğen korku, zamanla uyku bozuklukları, yüksek tansiyon, baş ağrısı, Gastrointestinal şikayetler, cilt reaksiyonları, sosyal izolasyon vb. sıkıntılara yol açabilen ciddi stres oluşturur, ailesini sevdiklerini, arkadaşlarını ihmal eder.
Imposter Sendrom er ya da geç (sağlığınızı, ilerlemenizi engellediğinde) harekete geçmek zorunda bırakır sizi. Benlik algınızda bir değişiklik bir aksaklık olduğunun farkına varmak ilk adımdır. Sonrasında temelleyenleri tespit etmek, farkındalık ve bilişsel davranış stratejileri ile Imposter Sendromu’nu oluşturan süreğen yetersizlik duygularının üstesinden gelebilirsiniz.
1. Düşünce sisteminizi yeniden şekillendirin. Geçmiş yaşanmışlıklarınıza, inançlarınıza ve duygularınıza bakın. Kendinizi layık görmemenizin nedenlerini bu perspektiften anlamaya çalışın. Örneğin zam aldığınızda, bu zammı hakketmediğinize inanıp suçluluk hissetmenizin nedenlerini anlamak için geri dönün ve yaşanmışlıklarınıza bakın. Neden böyle bir inanca sahip olduğunuzu anlamaya çalışın ve bu inancınızın geçerli olup olmadığını inceleyin.
2. Başarıya izin verin. En küçük bir başarıyı bile kabul etmemek için bahaneler bulmaktan vazgeçin. Her bir başarınızı listeleyin ve bu başarılarınızın duygusal yansımalarına izin vererek başarıyı reddetme dürtünüze direnin. Zamanla duygu yansımalarınıza izin vermeniz başarılarınızın gerçekçi bir resmini oluşturmanızı sağlayacak ve özdeğerinizin farkına varmanızı sağlayacaktır.
3. Konuşun, anlatın. İster arkadaşınıza, ister mentörünüze, isterseniz de terapistinize anlatın neler hissettiğinizi, nasıl hissettiğinizi. Objektif bir bakış açısı ile duruma bakmak gerçekçi olmayan inançlarınızı değiştirebilir ve sizi gerçeği olduğu gibi algılamaya yönlendirebilir.
4. Kendinize şefkatle yaklaşın. Bu kadar keskin olmayın kendinize karşı.
Tüm bunlar ile üstesinden gelemediğinizi düşünürseniz Imposter Sendromu’nun, profesyonel destek alın.
Hayatı, başarıyı, övgüyü kucaklayın. İzin verin kendinize. Hakkediyorsunuz.
Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
23 Mart 2022