Hiçbirimizin reddedilme konusunda bir bağışıklığı, bir ayrıcalığı yok. Hepimiz, en güzelimiz, en akıllımız, en başarılımız bile hayatımızın en az bir alanında reddedilme ile tanışmışızdır. Reddedilme, yaşamımızda kaçınılmazdır.
- Arkadaş kalalım. Yürümüyor. Ben başkasına âşık oldum.
- Maalesef bu pozisyon için uygun değilsiniz. Özellikleriniz bu pozisyon için gerekenin üstünde. Biz sizi ararız.
- Maalesef sizi okulumuza kabul edemiyoruz. Kontenjanımız doldu ve yeni kontenjan açılmayacak.
- Gerçekten çok yeteneklisiniz. Eminiz ki başka bir şirkette çok başarılı olacaksınızdır.
Bu cümleleri ya da benzerlerini duymamış olanınız var mıdır acaba? Elbette ki yoktur. Hayatın içinde yaşıyorsanız, reddedilme deneyimi yaşamamış olma ihtimali yoktur.
Kendimizi en yalnız, en dışlanmış, en istenmiyor hissettiğimiz anlar reddedildiğimiz anlardır. Yaşadığımız kayıptan çok, ileriye yönelik ümitsizlik duygularıdır aslında bizi zorlayan. “Ne eksiğim var? Neden?” soruları çınlar durur kafamızın içinde. Reddedilmek acıtır canımızı, ama bizi yürüdüğümüz hayat yolunda asla ketlememelidir,
Bu reddedilmeleri yaşadıkça siz de çevrenizde her reddedilme yaşayanın denemekten vazgeçmediğini, hayata küsmediğini görüyorsunuzdur. Peki, nasıl oluyor da bazılarımız reddedildiğimizde dünya başımıza yıkılıyor da bazılarımız reddedildikleri deneyimlerden güçlenerek, gelişerek, öğrenerek çıkıyorlar?
İster sevdiğiniz sizi reddetmiş ister terfi ettirilmemiş, isterse de arkadaş çevrenizden dışlanmış olun, reddedilme canınızı acıtır. Reddedilmeyi nasıl karşılayıp nasıl bir cevap oluşturacağınız tüm yaşamınızı nasıl şekillendireceğinizi belirleyecektir.
Peki, bu reddedilmelerle nasıl başa çıkacaksınız?
- Öncelikle sardonik bir gülümseme ile ortalarda dolaşmak yerine reddedilmeyi işlemek için kendinize zaman tanıyın.
Duruma ait duygu refakatlerine izin verin. Bir şey olmamış gibi davranmayın. Duygularınızı baskılamayın. Sakın “aman, boş ver, daha iyisi mi yok. Önüne bak, gez, eğlen” diyenlere kulak vermeyin. Mutlak izin verin duygularınıza. Ağlayın, üzülün, ama dozunda bırakın. Sakın kurban rolü üstlenmeyin.
- Güvendiğiniz, sizi seven kişilere içinizi dökün.
İçinizde birikenleri dışarı çıkardıkça durumun gözünüzde büyüttüğünüz kadar da dramatik olmadığını, hayatın sonu olmadığını görürsünüz. Dostlarınız kendi deneyimleri doğrultusunda size bu konuda ihtiyacınız olan desteği vereceklerdir.
- Sahip olduklarınıza odaklanın.
Duygularınıza saygı duyanlarla birlikte olun. İzole etmeyin kendinizi, kapanmayın. Size kabul gösteren, sizi seven insanlarla zaman geçirin. Her ne kadar reddedilmek size aksini hissettirmiş olsa da sevilen ve takdir edilen birisi olduğunuzu tekrar hatırlayın. Sizi seven insanlar size bu konuda koşulsuz destek verecektir.
- İçsel eleştirmenize “sus” deyin.
Reddedildiğimizde ilk iş tüm okları kendimize çeviririz. Beğenilmeyecek biri olduğumuzu, yeterince akıllı ve becerikli olmadığımızı, hayatta da hiçbir şeyi başaramadığımızı fısıldayıp duracaktır o içsel eleştirmen. Hemen kesin sesini o eleştirmenin. Zaten zorlandığınız bir deneyimin tam ortasındayken, olumsuz genellemelere hiç de ihtiyacınız yoktur. Tam tersi, ihtiyacınız olan sahip olduklarınıza, sizi sevenlere odaklanmaktır.
- Reddedilmenin sadece sizin yüzünüzden olduğunu düşünmeyin.
Sıklıkla düştüğümüz bir tuzaktır bu. Kendi beceriksizliğimizden, kendi yetersizliğimizden, kendi eksikliğimiz yüzünden reddedildiğimizi düşünürüz. Ama dünya bizim etrafımızda dönmüyor. 😉 Sizi reddeden kişinin, kurumun, durumun dinamiklerini göz ardı etmeyin. Sadece farklı birisinin o kendisine, kuruma, duruma uyacağını düşünmüştür. Bu farkın sizdeki özelliklerden iyi anlamına gelmediğini mutlak ama mutlak görmelisiniz.
- Yapıcı olun ve bu durumdan ne öğrenebileceğinize odaklanın.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, hayattaki her şey sizin şahsınızla ilgili değildir. Reddedilmek yaşamın doğal bir parçasıdır. Kendinizi, kapasitenizi iyi tanıyın. Yaşadığınız olumsuzluklardan öğrenin. Kendinize hep şu iki soruyu sorun:
– Bu reddedilişin bana ne öğretti?
– Bir dahaki sefere neyi daha farklı yapabilirim?
- Özgüveninizi sağlamlaştırmak için ciddi çaba gösterin.
Avantajlı ve dezavantajlı taraflarınızı iyi tanıyın. Malum bu yer yüzünde mükemmel hiç kimse yok. Herkesin aksaklıkları var. İnsan olmanın doğal getirisi dezavantajlarımızın olması. Barışın o aksaklıklarla, gerekirse profesyonel destek alın bu konuda. Öğreneceklerinizi öğrenin, ama kendinizi olduğunuz gibi sevin. Özdeğerinizi daima siz belirlersiniz, asla başkaları değil.
- Bu geçici, kalıcı değil.
Bu sefer reddedilmiş olmanız, her zaman reddedileceğiniz anlamına gelmez. Bu reddedilişin üzüntüsü tüm hayatınız boyunca devam etmeyecek, geçecek. Geçmesine izin verin. Takılıp kalmayın, ilerleyin.
Kendinizi sevmek, olduğunuz gibi kabul etmek önemli bir hayat becerisi. Öncelikle bunun üzerine çalışın. Kendini seven ve kabul gösteren kişi hayatta önüne gelebilecek reddedilmeler karşısında rezilyans gösterir.
Gurur duyduğunuz olumlu özelliklerinizin, başarılarınızın bir listesini yapın. Bu listeye bakıp kendinizin sevilmeye, takdir edilmeye layık biri olduğunuzun farkına varın. Özdeğerinizi geliştirmek için bu farkındalık üzerine çalışın.
Güvenli alanınızın dışına çıktığınız, risk almaya karar verdiğiniz an reddedilmeye de ön kabul verirsiniz. Reddedilmek hayatımızın doğal bir parçasıdır. Bununla barışın. Hayattan keyif olmak istiyorsanız, o önünüzden akıp giden suya girmelisiniz. Cesaret edin, gerekirse sırılsıklam olun. Hayat ancak yaşadığımızda mucizedir, sadece nefes alıp verdiğimizde değil. Çıkın güvenli alanınızın dışına. Dışarıda sevinçleri, üzüntüleri, acıları, güzellikler ile muhteşem bir hayat var.
Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
16 Temmuz 2019