Çocuk Cinsel İstismarı

Bir Utanç Durumu, Ama Çocuklar İçin Değil, Erişkinler İçin

Son günlerde hepimiz bir kere daha travma yaşadık. Bu yaratıkların yaptıklarını duymak bile hepimizi mahvetti. Ailelerini düşünemiyorsunuz bile değil mi? Peki ya bu deneyimi yaşayan, hayatta kalan ve büyüyüp erişkin bir hayat kurmaya çabalayanları düşününce?…..

Benim meslek hayatımda en çok etkilendiğim danışanlar taciz, tecavüz, ensest yaşamak zorunda kalmış olanlar. Yürüdükleri yol çok ama çok zor. Hepsi benim için muhteşem birer kahraman. Ama keşke bu anlamda kahraman olmak zorunda kalmasalardı.

Kız çocuklar erkek çocuklara göre daha çok cinsel istismara maruz kalıyor. Yoğunluklu olarak 4-7 yaş arasında yaşanıyor cinsel istismar, sonra 8-11 yaş arası. 12 yaş üstü başka bir mevzu, malum çocuk gelinler. Çocuk gelinleri başka bir gün konuşalım. O alan da bambaşka bir yara.

İstismarcıların %96’ı erkek ve maalesef %80’i istismar ettiği çocuğu tanıyor. Kim mi bunlar? Büyük çoğunluk baba, amca, dayı, kuzen, kardeş. Komşu ve ötesini saymıyorum. Annelerin de istismarı görülüyor, ama ülkemizde çok seyrek. Bu koskoca yarada annelere ne mi düşüyor çoğunlukla? Susmak. Susuyorlar ve maalesef susturuyorlar. Ensest ise istismar, görmezden geliyorlar. Görmek, göstermek, konuşmak, konuşturmak tüm dengeleri altüst edeceği için, hayatlar bozulacağı için, büyük çatışmalar yaşanacağı için susuyor ve susturuyorlar, görmezden geliyorlar.

Ensest, anne-baba yakınlığına ve otoritesine sahip bir yetişkinle, bir çocuk veya ergen arasındaki her çeşit cinsel ilişkidir. Önemli olan aradaki kan bağı değil, yetişkinin anne-baba hakimiyeti, gücü ve çocuğun o erişkine olan bağımlılığıdır. Ensest eskiden biyolojik yakınlığı yani kan bağı olan kişiler arasındaki cinsel ilişki olarak tanımlanırken, günümüzde kan bağı olan veya olmayan, yakın veya uzak hısım ve akrabalar ile çocuğa bakım veren tüm yetişkinleri kapsamaktadır. Cinsel ilişkiden kast edilen; gizli tutulmaya çalışılan bütün cinsel içerikli temaslardır. Ruhsal açıdan, temasın gerçek doğasından çok, cinsel motivasyonu ve saklı tutulması önemlidir. Tüm cinsel istismar olgularının üçte biri ensest ya da aile içi cinsel istismardır.

İstismar süresi uzadıkça istismarın biçimi de değişmeye başlar, saldırgan cinsel yakınlığını derece derece artırır. Olguların yarısından fazlasında çocuğun bir kereden fazla istismar edildiği görülür. Türkiye’de ensest saldırganlarının yarısını öz babalar oluşturmaktadır. İstismar çekirdek ailenin dışından, ama akrabadan geliyorsa da “baban vurur, ağabeyin vurur, sakın söyleme”, “bak zaten olmuş geçmiş” diyerek anneler susuyor ve çocuklarını susturuyorlar. Çocuklarını kurban etmeyi tercih ediyorlar. Anneler de bu şekilde istismar ediyorlar çocuklarını, istismara izin vererek. Ya da o kadar körleştiriyorlar ki kendilerini, öyle naif oluyorlar ki bir anda, onlar salonda çay kahve içip dedikodu yapıp maç konuşurken yan odada kuzen, amca, dayı ya da komşunun oğlu çocuğu istismar edebiliyor. İstismara uğrayan çocuk zaten ne olduğunu anlamıyor. Bir şeyin yanlış olduğunu anlıyor, ama o “şeyin” ne olduğunu isimlendiremiyor. Büyük oranda aile içinden ya da tanıdığı biri olduğu için istismar dışındaki tüm sosyal ilişkilerden tanıdıkları için genelde bir sevgi ilişkisi oluyor bu kişilere karşı. Çocuğun kafası iyice karışıyor. Kendisinin anlamadığı, ama rahatsız olduğu, sevmediği, istemediği bu durumu nasıl ifade edeceğini bilemiyor. Hele bir de aile bilgisiz, ilgisiz ise bu istismar uzun seneler devam edebiliyor.

Aileler, özellikle anneler, önce siz bilinçleneceksiniz, sonra da çocuğunuzu bilinçlendireceksiniz. Bilerek susanları sonra konuşacağız. Çocuğunuza çok yakınınızdaki insanların da istismar amaçlı dokunabileceklerini bilin. Çocuğunuzun duygusal durumunu dikkatlice takip edin. Çocuğunuzda birtakım değişikler oluştuysa, fazlasıyla titiz ya da dağınıksa, mutsuzsa, davranışları uçarıysa, yabancılara karşı alışılmadık biçimde davranıyorsa, çok utangaç ve ürkek olduysa, fazlasıyla uslu ya da provoke ediciyse, uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, çok sık genital bölgeye dokunma, özel bölgelerini gösterme ihtiyacı, annesini ve babasını veya bir başkasını aşırı bir şekilde öpmesi, onlara fazlaca dokunma isteği göstermesi, gece-gündüz alt ıslatmaya başlaması, okul-akran konusunda çatışmalar yaşaması, gece sık kâbus görmesi, bedenini kirli veya zarar görmüş olarak nitelendirmesi gibi durumlar söz konusuysa, çocuğunuzla konuşun. Konuşurken sakın yargılamayın, “bana neden daha önce söylemedin, nasıl böyle bir şey yaparsın?”, “Sen nasıl onunla birlikte şuraya gidersin” veya “Onun bunu yapmasına nasıl izin verdin?” gibi cümleleri asla kurmayın, çünkü çocuk zaten o endişeyi taşımakta ve kendisini suçlamaktadır. Asla “günah, ayıp, saklamamız lazım” demeyin. Hatta çocuklar ister istemez cinsel bir haz bile duyabilirler. Bununla ilgili bilgi vermekten sakın kaçınmayın. Dedektif gibi davranıp “başka ne oldu, başka ne yaptı?” gibi sorular sormayın.
Akrabalarınızla ve tanıdıklarınızla çocuğunuzun yanında olayla ilgili konuşmayın. O akrabalarınızın, tanıdıklarınızın çocuğunuzla bu konuyu konuşmasına izin vermeyin. Onların kendilerini güvende hissetmelerini sağlayın. Ama tabii çocuğu sosyal çevresinden, okulundan uzaklaştırmadan, dış dünyadan soyutlamadan oluşturun bu korumayı.

Ailenin içinden, yakınından, dışından, her kim olursa olsun istismarcı ile ilişkinizi ve çocuğunuzun ilişkisini kesin. O kişinin artık kendisine zarar veremeyeceğinden çocuğunuzun emin olmasını sağlayın. Çünkü istismara uğrayan bir çocuğun en büyük eksiği kendisini güvende hissetmemesidir. Zaten yakından gelen bu saldırı onun kendisini emniyette hissetmemesine neden olmuştur. Çocuğunuzun bir süre uyku, iştah, duygularını düzenleme konusunda sıkıntı yaşayabileceğini bilmeli, hemen eski düzenine geri dönmesini beklememelisiniz. Çocuğunuza anlayış ile yaklaşılmalı, eski düzenine hızlı bir şekilde dönmesi için baskı yapmamalısınız. Ve tabii hızla önce profesyonel destek alınmalı ve akabinde durumun cezai karşılığı için gerekli yerlere başvurmalısınız.

Elbette ki çocuklarımızı istismar oluşmadan korumalı ve istismarı engellemeliyiz. Çocuğumuza kötü dokunmanın ne demek olduğunu, hayır diyebileceğini, gereken yerde bağırmayı, durumu hızla güvendikleri bir erişkine anlatmaları öğretilmelidir. Bu konuda hem ebeveynler için hem çocuklar için kitaplar, eğitimler var. Lütfen bunları öğrenin ve çocuğunuza öğretin.

Cinsel saldırı suçlarının, toplumun erkek egemen yaşayış ve uygulamalarından soyutlanarak sadece cinselliğe indirgenip psikolojik sağlıkla ilişkilendirilmesi, suçlunun masumlaştırılması riskini taşımaktadır. Özellikle son senelerde din kisvesi altına saklanarak küçük yaşta çocuklara haz objesi olarak bakmanın normalleştirilmeye çalışılması cinsel istismarın yaygınlaşmasını desteklemektedir.

Pedofili ile çocuk istismarını aynı düzlemde algılamamak gerekir. Pedofil ile istismarcı profilleri birbirinden çok farklıdır. Elbette ki ruhsal sorunlar istismar potansiyelini artırır, fakat bu kişiler genellikle istismar dışındaki davranışları açısından diğer insanlardan farklı değillerdir. Cinsel saldırıda bulunan kişilerin çok büyük bir kısmı doğru ve yanlışı ayırt etme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle eylemlerinin uygun olmadığını bilir, bunların başkaları tarafından öğrenilmemesi için önlemler alırlar; bu önlemleri alma becerisine sahip kişilerdir. Asla hasta olarak sınıflandırılmamalıdırlar. Ensest saldırganı babaların, toplumun gözünde ataerkil sosyal rollerini oynamaya özen gösterdiği de ayrı bir gerçektir.

Çocuk gelinler, istismarcısı ile evlendirilen küçük çocuklar, “rızası vardı” ları bir başka gün konuşacağız. O alan da tıpkı bunun gibi akıllara durgunluk verici. Cinsel saldırının hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suç olduğunu bilmeli ve öğretilmelidir. Ve suç olarak doğru ve uygun ceza ile cezalandırılmalıdır.

Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
18 Şubat 2018